Ahmet Ümit'in tarih ve polisiyeyi harmanladığı her ne kadar tartışılırsa da kendisinin dünya üzerinde edebiyat ve kauçuğu en iyi harmanlayan yazar olduğuna kalıbımı basarım. Malum Şems ve Mevlana aşkından payına düşeni isteyen Ahmet Ümit dandik bir konuyu (dandikten kasıt Mevlevilik değil otel yangını) yaklaşık 400 sayfa sündürmekle beni yine şaşırtmadı. Ahmet Ümit'in olmazsa olmazı yapay ve sayfalarca süren diyolaglar bu kitabında başının tacı. - anne, bugün babamın dergahından arkadaşı izzet efendi ile tanıştım. -…
Yazarın kitapları içinde belki de en sıkıcı olanı. Hindistan sağlık turizmini baltalamak isteyen lanet olası Amerikalı paralellerin işlediği cinayetler var. Her ne kadar Laurie ve Jack macerası olarak lanse edilse de bu isimler kitaba 300. sayfadan sonra dahil oluyorlar ve kısa süreli rolleri var. Sadece Jack ve Laurie'nin karakterlerin gelişimleri açısından önemli. Onun dışında yazarın diğer kitapları takip etmemişseniz, bu kitabı özellikle okumanıza gerek yok.
Dostlarım Ali Murat ve Mete'nin hediye ettiği iki kitap ile tanıştığım Babil Kitaplığı serisinden sonrasında kendi satın aldığım bir kitap. Ali'nin ve muhteşem edisyonunun hatrına zorlasam da pek tat alamadım. Kitabı oluşturan 5 kısa öykünün de aşırı dağınık bir anlatımı var. Ve sanırım çeviri ciddi mana da yetersiz. Neredeyse hiç bir şey anlamadım. Serinin 33 kitabını da tamamlamayı düşünüyordum ama vazgeçtim. Siperlerin Madonnası gibi harika isimli bir öykü var ama içi aynı oranda boş. Ya da ya aktarımda ya benim algımda bi…
Bloğun takipçileri Aytmatov'u ne kadar sevdiğimi bilir. Ancak bu sefer olmamış diyebileceğim bir kitap. Yazarın son rolamnı olan Ebedi Gelin adını eski bir Kırgız efsanesinden alıyor. Diğer kitaplara göre günümüze daha yakın bir zaman diliminde geçen hikaye bolca sistem eleştirisi içeriyor. Özellikle ilk 100 sayfası (kitap 226 sayfa) aşırı sıkıcı olan konu, sonrasında biraz hızlansa da; bahsi geçen aksiyonun kurgu zayıflığı, planın saçmalık derecesinde basit olması, diyalogların son derece yapay olması yazarın okuduğum diğer…
Babil Kitaplığından 17. yy. de yazılmış değişik bir öykü. Kadın kılığına giren şeytanın bir adama olan aşkının öyküsü. Yazım tarzı ve yazıldığı dönemin atmosferini vermek açısından güzel. Bir de (gerçi edisyonun da etkisi büyük) elinizde 3 yüzyıllık tarihi bir belgeyi tutuyormuş gibi hissediyorsunuz. Ama öykünün kendisi çok aman aman ilginç değil. Öte yandan seriyi yayına hazırlayan Borges, kitabın sonunda dört sayfa sonsöz yazmış. Benim gibi iki cümle ile beğendim beğenmedim değil. Eni konu benim farkına bile varmadığım, yok efend…
Kitap daha önce bir benzerini "4'ün Kuralı" isimli kitapta yaşadığım gibi bir arka kapak faciası. Yok efendim eşsiz bir kurguymuş da, vay efendim şaşırtıcı bir sonmuş da... Hepsi yalan. Bir kere eşsiz bir kurgu değil. Bu kurgunun büyük oranda bir benzerini Vandaym abim 2001 yapımı "The Replicant" isimli filmde işlemişti. Velev ki zekice kurgulanmış desek bile aynı oranda yazıya döküldüğünü söylemek imkansız. İlk 250 sayfada iç bayıltan, sıkıcı olan anlatım, son 100 sayfada bitsede gitsek şekline dönüşmüş. Ayrıca…
Ciddi şekilde Star Wars alıntıları içeren bir kahraman. Cahilliğime verin ama diso'nun başka macerasını bilmiyorum. Ve eğer doğru okuduysam bu okuduğumuz Rodo'nun ilk ve tek macerası. Öte yandan 1987'den bu güne kadar iç bir ülkede yayınlanmamış olmasına okuyunca pek de şaşırmıyorsunuz. Editör yazısında basılmasının politik/ticari nedenlere dayandığı ima edilmiş sanki. Eğer öyleyse saygı duyarım. Umarım bir şekilde masrafını çıkarmıştır. Bir Brendon, Nathan beklemiyoruz ama okurken Zempla geldi aklıma. Zembla 2099 sanki. …
Efendiler. Ürkerek başladığım acaba dediğim bir kitap olan, Elif Şafak tarafından yazılan Aşk isimli (ve evet pembe kapaklı) romanı okudum. Her ne kadar okuma olarak bir sıkıntısı olmasa da, yazarlık açısından tembellik veya yazmak zorunda olunca konu sıkıntısı çektiklerinde başvurdukları bir yöntem olduğunu düşündüğüm bir çatı üzerine kurulmuş. Benzerlerine daha önce Amin Maalouf - Semerkand ve Ahmet Ümit - Patasana'da rasladığım şimdiki zamanda yaşayanların geçmiş zamanda ki bir kitabı okuması üzerine kurulu. Geçmiş zamanda ki k…
Efendiler, Ali Murat ve Mete'nin hediyelerinden olan saygıdeğer Cherterton abimizin güzide eseri Apollon'un Gözü isimli kitabı bitirdim. Öyle ilginç bir kitapki elinize aldıktan bir kaç dakika sonra göz kapaklarınız ağırlaşıyor, uykuya yenik düşüyorsunuz. Bu nedenle bitirmem epey bi gecikti. Kitabımız 5 ayrı hikayeden oluşmakta. Bir diğer garip olayda şu ki, kısaca bahset deseniz hiç bir hikayeden bahsedemem. Kitabn kapağını kapadığınız anda aklınızda hiç bir şey kalmadığını farkediyorsunuz. Özellikle son hikayede aşırı sıkıldı…
kitabın kapak-ebat-kağıt kalınlığı- kağıt çeşidi olarak tasarımı bir harika. Önsöz de bahsedildiği üzere sanki para verilip alınan (ya da hediye edilen) değil de, bir arkeolojik kazıda, köhne bir evin bodrumunda, yıkılmış bir kütüphane harebelerinde tesadüfen bulduğunuz, kapağını ilk kez kendinizin kaldırdığı gizemli bir kitabı elinize aldığınız hissine kapılıyorsunuz. Gerçekten çok beğendim. Tam anlamıyla Fransız işi bir Arap masalı. Arap masallarındaki tüm abartılara (günde yüz çeşit yemek, 4000 deve, 300 sandık elmas, 2786 erkek, …
Sosyal Medya