Bu sefer elimizde
sıradan bir kitap değil, sâlnâme var. sâlnâme nedir diye merak edenler için;
Osmanlı döneminde, şehirlerin yıllık olarak ekonomik, sosyal, sağlık, eğitim ve
ziraat ile ilgili detaylı olmasa da istatistiki verilerinin yer aldığı resmi
yıllıklara sâlnâme denmekteymiş. Yüksek Lisans tezim için Edirne Adliyesi ile
ilgili bir araştırma yaparken “al bak, belki işine yarar” diye elime
tutuşturmuşlardı, iyi de yapmışlar. Artık evimde kanlı canlı, tarihe ışık tutan
resmi sayılabilecek bir belge var.
Bende ki, Edirne
Merkez Vilayet Sâlnâme’sinin II. Cildi. Yrd. Doç. Dr Ratip Kazancıgil ile
öğretim görevlileri Nilüfer Gökçe ve Musa Öncel tarafından Osmanlıca orijinalinden
tercüme edilmiş. Edirne için tutulan 28 adet sâlnâme içinden Balkan Savaşı ve
Edirne Vilayetinin parçalanmasından önceki son sâlnâme olması sebebi ile bu sâlnâmeye
öncelik verilmiş. Edirne vilayetinin Hicri 1319, Miladi 1901 yılına ilişkin,
idari teşkilatı, resmi kurumlarında görevli memurların listeleri, mahalli
tarihi, sahip olduğu eserler, nüfus ve iktisadi varlığının yanı sıra
sosyo-kültürel yapı hakkında da hiçbir yerde bulamayacağınız bilgiler içeriyor.
Günümüzde herhangi bir il, ilçe için günümüzün imkanlarına rağmen böyle bir
çalışma olduğunu zannetmiyorum. (Bir takım il yıllıkları var ama kesinlikle
bunun yanına yaklaşamaz) Kaldı ki araştırmam sırasında Edirne tarih gönüllüsü
sayın Cengiz Bulut’da Cumhuriyet Tarihinden bu yana yazılı kayıt tutma
geleneğinin eksikliğinden sitem etmişti.
Birazdan aşağıda
paylaşacağım ilginç bilgiler dışında, gördüm ki Osmanlı’nın idare şekli, yerel
yönetimleri, sosyal ve kültürel yapısı hakkında bize hiçbir şey öğretilmemiş. Mesela
Edirne Vilayeti dediğin yer koskocaman bir alanmış. Kırcaali’den tutun da
Dimetoka’ya, Kırklareli’den Tekirdağ’a, 1901 yılında bize her yer Edirne imiş
beya. “Doğuda Çatalca Sancağı ve
Karadeniz, kuzeydoğuda Rumeli, batıda Selanik Vilayeti, güneyde Adalar “Ege”
Denizi, Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi’ne kadarmış. Yaklaşık 42.500 km² ve
1.022.207 nüfus.
Sâlnâmede her
sancağın, her ilçe ve nahiyenin resmi daireleri ve burada çalışanlar
listelenmiş. Tarihi anlamı bir tarafa, içinde Ermeni ya da Rum karakter
barındıran kitap, senaryo yazarları için bile eşsiz bir kaynak. Dokidi, Yuda,
Babarani, İstefenaki, Rober, Aristiti, Petrozili gibi bir sürü isim var. Yani demem
o ki, içinde Ermeni olan her prodüksiyonda Eleni, Dimitri ve Yorgo görmekten
gına geldi. Artık yeter. (Hele bir de aynı yapımlarda “Haydi vre Dimitri
tingırdat bakalim” klişesi var ki yeminle tiksindim. Yapmayın arkadaşlar. Nasıl
ki her Japon karateci değil, her ermeni de buzuki sanatçısı değil.)
Yukarı da değindiğim
gibi ilginç gelen onlarca detay var. Bunları cümle içinde kullanmayı nasıl
becereceğimi bilmediğimden içinden seçtiğim bir kaçını müsaadenizle maddeler halinde
alt alta yazmak istiyorum.
·
Edirne Merkez Sancakta 1. Manyas Mevkii diye bir yer var.
Bugün hala Manyas Polis Karakol var. Acaba aynı mevkii mi?
·
Osmanlı Bankası Şubelerinde neredeyse hiç Türk yok.
·
Her devlet görevlisine birden fazla görev düşüyor. Bir yerde
komisyon başkanıysa adam, başka bir komisyonun üyesi, bir başka yerde sayman
vs. örneğin; Çorlu Kaymakam Naibi İsmail Hakkı Efendi, aynı zamanda ilçe
yönetim kurulu üyeliği ve bidayet mahkemesi başkanlığı yapıyor.
·
Asker, polis ve kolluk, nüfus ve mahkeme görevlileri
Türklerden oluşurken, para ve teknik bilgi gerektiren işlerde Ermeni ve Rum
isimleri dikkat çekiyor.
·
Dedeağaç Sancağı’nda yabancı devletlerin konsolos vekilleri
aynı zamanda vapur acentelerinden de sorumlu.
·
Edirne Yeni Saray (Sarayiçi) alanı daha o yıllarda
yıkıntılık, harabelikmiş meğerse (Osmanlı Rus harbi sırasında dinamitlenen
kısımdan bahsetmiyorum.) Bunun yanı sıra yine Edirne’nin muhtelif yerlerindeki
onlarca cami, mescit, çeşme ve bilimum yapının yıkıldığından hatta artık
yerinin bile bilinmediğinden bahsediliyor. Ne tuhaf.
·
Okuduğum lisenin binasının o yıllara dayanması, detaylı bir
tarihçesinin anlatılmas süperdi.
·
Köy isimleri, ufak nüanslar haricinde neredeyse hiç
değişmemiş.
·
Edirne’nin ekmeği ile meşhur Kemalköy’ün adı o zaman ki adı
Ekmekçi Kemal Köyü’ymüş.
·
Malum hayvan sayımı da yapılmış. Koyun, keçi, tavuk hepsi
tamam da canavarları (anladığım kadarıyla kurt) nasıl saydınız. Misal 1898 yılında
Edirne Vilayetinin genelinde 50311 canavar sayılmış. (sallamışlar demeyelim
diye küsuratlı sayı vermişler)
·
Bugün 15-20 dakika süren Azatlı-Edirne arası mesafe, o
tarihte 5 saatmiş.
·
İyi kötü her köyde bir ilkokul olduğunda bahsediliyor. Öğrenci
sayısı nüfus verilerine göre makul görünüyor. Müslüman ve Rum okullarının
sayısı aşağı yukarı birbirine denk.
·
Nedendir bilmem, Türk, Ermeni ve Rumların kayıtları gibi
Çingenelerde ayrıca sayılmış nedense.
·
Uzunköprü, o yıllarda kayda geçen 50 meyhanesi ile efsanesini
tarihine borçlu olduğunu kanıtladı.
·
Doğduğum, büyüdüğüm ilçe Havsa 3. sınıf bir ilçeymiş. Dahası hamam,
kervansaray ve Sokollu İlkokulunun bahçesindeki imaretin harabelikleri, o
yıllarda bile harabelikmiş.
·
Ha bir de Havsa’da 12 tane kilise varmış. Nereye gitti yav
bunlar.
·
En ilginç olan kısım Havsa’nın ismi ne bize öğretildiği gibi
ne de Havsa Belediye, Kaymakamlık ve valiliğin sitesinde geçtiği gibi Hafize
Sultan ya da Hafsa Hatun’dan gelmiyormuş. 1900 yılına ait bu kayda göre Havas-ı
Mahmud Paşa’dan geliyormuş. Lakin bu adam kimdir necidir, şimdilik bulamadım.
·
Havsa’da 700 tane hergele varmış. Şimdi çok daha fazla var. Şaka
şaka. Hergele iş yapmaya alıştırılmamış at, eşek gibi hayvanlara deniyormuş.
·
Şaraplar mı, Şerbettar mı sorusu hala netlik kazanmadı.
Edirne’nin kurucularından Hamza Bey tarafından kurulmuşsa da Hamza Bey’in
şarapdar mı şerbettar mı olduğu sorusu henüz cevap bulamadı. Sanırım şarap ve
şerbetin o dönemlerde yakın anlamlar içermesi ile ilgili bir sıkıntımız var.
·
Gelibolu Sancağına mensup, Keşan, Şarköy, Mürefte ile
Tekirdağ sancağında Rumların sayısı Müslümanların çok çok üzerinde. (Örneğin
Mürefte: 1569 İslam, 18.206 Rum)
Kitap tek başına
çıkarımlar yapmak için çok yeterli olmasa da, detaylı bilgiler içeren diğer
tarih kitapları ile yan yana geldiğinde harika bir tamamlayıcı kaynak.
Edirne Valiliği
tarafından basılan bu sâlnâme, bildiğim kadarıyla resmi ve önemli bir takım
kuruluşlara ücretsiz dağıtılmış. Birer kopyayı Trakya Üniversite Merkez
Kütüphanesinde bulunan Edirne Kitaplığında görmüştüm. Kağıt ve baskı kalitesi
kusursuz. Keşke hard cover kapaklı, bir baskısı yapılsaydı. Çok daha klas
olurdu. Değerli hocalarımızın çevirilerine laf söylemek haddim değil ama
densizliğimi mazur görürlerse küçük bir sitemim var. Özellikle kurum ve memur
listelerinde çeviri Osmanlı harfleri ile yazılanları Latin harfleri ile yeniden
yazmak olarak kabul edilmiş gibi. Mesela Masraf ve Hâvâlât Mukayyidi Refiki ve
Mesalih-i Cariye Katibi ne iş yapar, hiçbir fikrim yok. Aynı şekilde cami
tarihçeleri de bizimle paylaşılmış ama tek satır anlamadım. Sağolsun birini
sevgili Şebnem Pişkin’e sordum ama diğerlerini şu zabıt katibi halimle yazmaya
cesaret edemedim, resmini çektim. Alın bakın, ne yazıyor siz okuyun.
Bu eseri bizlere
sunan, emeği geçen herkesin ellerinden öperken, benzer bir çalışmada hocalarıma
çay demlemek için bile olsa bir görev almaya hazırım. Yaşadığı şehrin tarihini
merak etmek bir tarafa, günümüzde büyük bir çoğunluğun Osmanlı aşığı olduğu
düşünülürse, tüm bu aşıkların alıp okuması gereken bir eser.
Kitabın Künyesi
Yayın tarihi: Nisan 2014 (2. Baskı)
Osmanlıca'dan Çeviri: Yrd. Doç. Dr. Ratip Kazancıgil, Öğr. Gör. Nilüfer
Gökçe, Musa Öncel
Ebat: 16,5 x 24 cm
Sayfa: 391
ISBN: 9786051495538
0 Yorumlar
Yorumlarınız bizim için önemli...