Ağaç yaşken eğilir doğru, ama “dalında duran bir yaprağa” toprağı göstermek istersen, “dalı yere eğmekle” “yaprağı koparıp toprağa atmak” aynı şeyler değildir. “Aklın Kuşu Uçsun” asla listemde olmayan, hatta varlığından bile haberimin olmadığı bir kitaptı. Evet, Ayşenur Yazıcı’yı eskilerden, televizyonda şiir okuduğu günlerden, en son Doğa İçin Çal 2’deki performansı ile hatırlıyorum ama ne yalan söyleyeyim yazarlığı hakkında bir fikrim yoktu. Kendisi ile TÜYAP…
Belki de birini çok sevdiğini göstermenin başka bir yolu da onun gidişini kabullenmekti. Onu o kadar çok sevmiştim ki, gidişinin önünde durmadım. Yalnızca kabul ettim terk edildiğimi ve kendi yalnızlığımın içine geri döndüm . Ümit İhsan’la tanışmam, çok zaman önce okuduğum 6 Üstü Hikaye isimli kitapla olmuştu. İçinde altı hikayeyi barındıran kitapta en beğendiğim hikaye, Ümit İhsan’ın yazdığı “ Kıyamet Tarikatı ” isimli hikayeydi. O zaman, "keşke hikaye değil, roman olsaydı" şeklindeki yorumumun ardı…
"Altının altıncısıydı o. Neydi tüm bu yaşadıkları Tanrı aşkına? Bir düş müydü zihninin kuytularında yıllardır gerçekleşmeyi bekleyen, yoksa bir demet korku muydu kalbinde sinsice kök salmış olan? Otuz adım saydı kuzeye doğru. Sonra elindeki küreği hoyratça salladı toprağın yüzeyine. Güneş tam tepesinde parlıyordu. Her vuruşunda kürekten bir çığlık sesi yükseldi havaya. Çın, çın, çın... Bu sesle daha bir kuvvetle aşka geldi adam, imana geldi, heyecana kapıldı ve biraz da korkuya düştü belki. altı kürek dolusu toprak attıktan sonra alnınd…
Sosyal Medya