Mutant Mahmut

Sayın Hâkimim

    İsmim İlhami, soy ismim Tiryaki. Davacı Mahmut Yılmaz’ında yaşadığı Sığırcılı köyünün muhtarıyım. Zat-i âlinizin de bildiği üzere değerli kardeşimiz, köylümüz Mahmut aralarında benimde bulunduğum onbeş kişi hakkında, kendisine ayrımcılık yapıldığı, yaşama, çalışma ve dinlenme gibi yaşamsal haklarının kısıtlandığı, halka açık alanlara girişine izin verilmediği, köyümüzden sınır dışı etmeye çalışıp çeşitli kereler linç girişiminde bulunduğumuzu iddia edip, söz konusu eylemlerin evrensel insan hakları beyannamesine, Türk ceza kanununa ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin halkçılık ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle davacı olmuştur.
  
 Hâkim Bey, hakkımızdaki iddialar çok çeşitli ve bizim gibi ülkesini seven insanlar için ağır olmakla beraber, biz cahil köylülerin kelime dağarcığı aynı oranda küçüktür. Dolayısıyla kendimizi savunmaya çalışırken elimizde olmadan yanlış bir kelime sarf edersek kusurumuza bakmayın.
  Hâkim Bey, her şey bundan otuz iki yıl önce Mahmut’un rahmetli Rıza’nın dördüncü ve son çocuğu olarak dünyaya gelmesiyle başladı. İlkin doğum esnasında annenin ölüp ebenin delirmesini kadere, üç yıl sonra Rıza’nın koyunlarıyla beraber uçurumdan atlamasını sürü psikolojisine bağlasak ta Mahmut’un ergenlik çağına gelip köyün bütün kızlarını hipnotize ederek baştan çıkarmasıyla korkunç gerçeğin farkına vardık. Bizim Mahmut sinemalarda seyrettiğimiz, bayıla bayıla kitaplarını okuduğumuz ecnebilerin “mutant” dediği mahlûkatlardandı. Amma biz mutantta olsa mahlûkatta olsa Allah’ın yaratığıdır deyip aramıza kattık, hiçbir zaman bizden farklı diye hor görmedik, küçümsemedik, yetimin boynu bükük kalmasın diye elimizden geleni yapmaya çalıştık.
  
 Ancak yıllar geçtikçe Mahmut’un aramızda olması bazı sorular doğurmaya başladı. Örneğin tüm çocuklar toplanıp inşaatların ikinci katından kuma atlarken bizim Mahmut dördüncü, beşinci kattan rahatlıkla atlayabilmekte ve kum tepesinin üstüne ayak izi dahi bırakmayacak kadar yumuşak bir iniş yapabilmekteydi. Haliyle bunu bilmeden onu taklit etmeye kalkan çocukların başına gelmeyen kalmayınca köyün tüm anneleri çocuklarına Mahmut’la arkadaşlık etmeyi yasakladı. Zaman geçip Mahmut adam sıfatına erince de kahvede de kimse bunu arasına almadı. Sizde takdir edersiz ki insanüstü refleksleriyle taş çalan, karşısındakinin düşüncelerini okuyup ona göre koz çeken biriyle okey ya da batak oynamayı doğal olarak hiç kimse istemedi. Eğer bunun adı dışlamaksa biz Mahmut’u dışladık hâkimim.
  
 Yine de vazgeçmedik. O bize Rıza’nın emanetidir deyip insan içine karışsın diyerekten tüm köylüler bir olup ona sırayla iş verdik. Ama malumunuz köy yerinde çalışmak zordur hâkimim. Sıcaktan, terden adamın ensesinde yumurta pişer. Gelgelelim bırakın yumurtayı Mahmut’un vücut ısısı 2200°C yi bulunca yetmiş beş dönüm buğday tarlası, sekiz ahır ve oniki kümes tutuşunca Mahmut’u çok sevdiği işinden gözünde yaşlarla ayırmak zorunda kaldık. Ola ki bu gözyaşlarının serinletmek için üstüne sıktığımız suyla alakası varsa istemeden olmuştur hâkimim. Yine de hemen vazgeçmeyip Mahmut’u çok zorlanmayacağını düşünerek köyün veterineri Ömer Beyin yanına getir götür işleri için soktuk hâkimim. Ancak bu defada köyün tüm inekleriyle telepatik olarak iletişime geçip, daha sağlıklı koşullarda bakılmazlarsa süt vermemelerini önerince sabır taşımız hafiften çatırdamaya başladı. Elimizden geldiğince kendimize hâkim olmamıza rağmen ne zaman ki iş inada bindi, süt vermiycem diye kendini sıkan ondört inek çatlayıp telef oldu işte o zaman taş maş kalmadı. Tüm köylü birlik olup Mahmut’un üstüne yürüdük. Zannımca davacının linç girişiminden kastı bu olmakla beraber köyümüzde her zaman sağduyu galip geldiğinden sadece birkaç taş ve sopa darbesinden sonra olay yatışmıştır. Ayrıca arbede esnasında Mahmut’un topuklarına dokunarak felç ettiği –ki bunu nasıl yaptı bilenimiz yok- iki kişiyi de normale döndürmesiyle olay tatlıya bağlanmıştır.

    Tüm bunlar olup biterken sayın hâkimim birde duyduk ki Amerika’da Mahmut gibi mahlûkatlar… Affedersiniz mutantlar için bir okul varmış. Xavier diye bir adam bunları topluyor, çeşitli numaralar öğretiyormuş. Tüm köylü aramızda para toplayıp Mahmut’a
Gel seni bu okula gönderelim, oku adam ol, mesleğini eline al deyince başladı mı “ben sirk hayvan mıyım, adam değil miyim ulan şerefsizler” diye bağırmaya. Bir şey değil köpoğlu insan gibi ses çıkarmıyor ki. Yarabbi öyle bir ses ki köyde kırmadık cam bırakmadı. En nihayetinde caminin minaresi de çatlamaya başlayınca başını köy imamının çektiği bir grup Mahmut’u sesinin köye zarar vermeyeceği kadar uzağa götürmek için küçük bir miktar kuvvet uygulamak zorunda kaldı. İddianamede bahsi geçen sınır dışı da olsa olsa budur efendim.

    Son olarak hâkimim biz Mahmut’u çok sevdik. Zaten biz Sığırcılı köyü halkı olarak yok yaşam standardını kısıtlamaktan, psikolojik şiddet uygulamaktan, evrensel insan hakları beyannamesine aykırı davranmaktan anlamayız. Kaldı ki böyle bir beyannamenin varlığından haberdarsak terbiyesizim. Ayrıca insan ırkının yaşamını devam ettirebilmesi için mutant ırkının kontrol altına alınması gerekliliği bizi hiç ilgilendirmiyor. Kişisel kanaatim insan ırkının yaşaması mazot paralarının zamanında ödenmesiyle daha çok alakalıdır. Ayrıca bırakın ırkları en büyük husumetimiz komşu köylerle ettiğimiz futbol maçlarıdır ve onlarda ekolojik denge için bir tehdit unsuru oluşturmaktan çok uzaktır.

    Sözün özü şudur ki hâkimim Sığırcılı köyü olarak Türkiye’nin ilk mutantına sahip çıkmayı, televizyonda “Mutant Mahmut bir faciayı daha önledi” diye alt yazı geçerken gururlanmayı bizde isterdik. Hatta aman aman bir faciayı geçtik Galatasaray forması giyip Fener’e üç gol atsa ona bile razıydık. Ama maalesef beceremedik. Tek suçumuzda olsa olsa budur sayın hâkimim. Son olarak ben Sığırcılı köyü muhtarı İlhami Tiryaki meramım budur, başka da diyeceğim yoktur.

                   Saygılar

    

Yorum Gönder

0 Yorumlar