Sesli Kitap Edebiyatın Yeni Şekli Olabilir mi? Yazar Şebnem Pişkin içimizi aydınlatan, ruhumuzu ısıtan, yüksek tesirli romanlarına bir yenisini daha ekledi. Yeni romanı Asla Bir Şey Olmadı yayıncılıkta bir ilk’e imza atarak sesli kitap olarak geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Salgın döneminde herkes evde kalsın, herkes kitap okusun amacıyla yeni kitabını sesli kitap halinde yayınladığını söyleyen yazar Şebnem Pişkin yazdıklarını bu şekilde çok daha geniş kitlelere ulaştırabileceğini belirtiyor. Gazeteci Minâ ile sanatkâr Barbaros Hakkı …
Kendini kontrol etme ustalığı, yaşamı kontrol etme ustalığıdır. Kendinin efendisi olmayan hiç kimse özgür değildir. Her fuar adet olduğu üzere bir Şebnem Pişkin kitabı imzalatıyoruz. Bu senenin kitabı, matbaadan tazecik çıkan, paketinden bizzat kendi ellerimizle açtığımız, katkısız, doğal ve yüzde yüz organik bir kitap. Kitap her ne kadar cevap aradığı “Günümüzde korkutucu bir şekilde artış gösteren hastalıkların gerçek sebebi ne? İnsan kendi kendini tedavi edebilen bir mekanizmaya sahip mi? Çıplak ayakla toprağa basarak hastal…
Milattan Önce 352 Yılından Günümüze Uzanan, Yine de Yarım Kalan Bir Aşk Öyküsü: Halikarnassos Masalı Fantastik kurgu ile tasavvuf edebiyatını harmanlayarak kendine has bir okur kitlesi yakalayan Şebnem Pişkin’in son kitabı Halikarnasos Masalı , Kent Kitap etiketi ile çıktı. Hem de çok hoş bir kapakla… Şebnem’in son kitabı Halikarnasos Masalı’nın incelemesini bu kez xyazar.com için yaptım. İncelemenin tamamını buradan okuyabilirsiniz…
Zordu çocuk olmak Kudüs'te. Top oynamayı bilmezdi burada çocuklar. Top deyince, havan topu gelirdi akıllarına. Büyümek için acele ederlerdi. Çocuk olmak için vakit yoktu çünkü buralarda. Bu sefer bir değişiklik yaptım. Sevgili Şebnem Pişkin'in son kitabı Kudüs Kırmızısı hakkındaki yorumumu kendi bloğumda paylaşmak yerine, daha geniş kitlelere ulaşması açısından Biraz Yazalım isimli blogda paylaştım. Misafir yazarlık konusundaki ilk deneyimi ve Kudüs Kırmızısı hakkındaki düşüncelerimi öğrenmek için buraya tıklayabilir…
İnsanoğlu doğduğu andan itibaren 'ben' demesini öğrenir. Ne zaman ki âşık olur, işte o zaman 'sen' demeyi öğrenir. Basit cümlelere derin anlamlar yükleyebilme marifeti ile lanetlenmiş yazar arkadaşım Şebnem Pişkin, çok yakında -sanırım 15 Mart- "Kayıp Mona Lisa" ile karşınızda. Sağ olsun bir önceki kitabı "Mehmed'e Gönderilmeyen Mektuplar" da olduğu gibi bu kitabını da baskıya girmeden çok kısa bir süre önce okuma şansına eriştim. Hedefimiz o'dur ki sıradaki kitabı baskıdan çok önce okuyaca…
Olacak olan olur, ölecek olan ölür, lakin olması gereken ölüyor ve ölmesi gereken oluyorsa, işte o zaman büyük bir sorun var demektir. Aslında bu kitabı almak gibi bir düşüncemiz yoktu. Ama Tüyap’ta imza standına bir uğrayalım, halini hatırını soralım derken, önümüze serili kitaplarını görünce dayanamadık, iki kitabı daha listemize ekledik. Fena da olmadı aslında hal böyle olunca, kalabalıklaşan Şebnem Pişkin kitaplarını müstakil rafa çıkardım. Gelgelelm Ilgın itiraz etti. “Orası benim kitaplarımın yeri değil miydi baba?” diye sorunca…
Ama her aşk, anlatılmak ister. Aşk’ı anlatmak içinse anlamak gerekir önce. Yanmak gerekir aşkın harlı ateşinde… Yanmadan OL’mak, OL’madan ÖL’mek yoktur. Aşk’la olup, Aşkla ölünürse ulaşılır ancak O’na. Aşk ’ın amacı da budur yalnızca. Şebnem Pişkin’i ilk kez Mehmet Mollaosmanoğlu’nun sosyal medyadaki paylaşımlarına yaptığı yorumlarla tanıdım. Sonra eşimle birlikte gittiğimiz 2014 Tüyap Kitap Fuarında tanışabilme, aynı masada oturabilme şansına eriştim. Sıcakkanlılığı, samimiyeti ve güler yüzlülüğü ile hem ben, hem de eşim kolayca ısı…
Ben senim, sen de bensin. “İşte görüyor musun, elem ile emel arasında yalnızca bir dizge fark var. Leyla Mecnun’un emeliyken birde elemi oluveriyor.” İsrafil’in Aynası, Türkiye’de fantastîki kurgu tarzının öncülerinden Şebnem Pişkin’in okuduğum ikinci kitabı. Ağırlığını oluşturan tasavvufi yönü çok ilgimi çekmese de kurgulama şekli olarak çok ilginç gelen bir kitap oldu. Hem aynı hem de her bölümde farklı bir karakter, sonradan eklenen yan ama sonradan esas karakterde “bir” olan karakterlerle gerçekten bir renk cümbüşü. …
Behemehâl Aşk "İnsanın şu hayatta satmadığı ne vardır? Kaçış yok evlat, her nefes yeni bir nefes almak için satılır. Kim bilebilir ki son kaç nefestir geriye kalan?" Osmanlı döneminde geçen kitapları genelde sevmem. Kitaba özel değil, dizileri, filmleri benzer program ya da yayınları da sevmiyorum. Zira öyle bir algı yaratılıyor ki, canına yandığım memleketinde sanki herkes molla, herkes sultan, nazır, ulema, evliya, muallim, musikişinas ya da bilmedin en az bir şey başı vs. Ülke ülke değil, sanki çatısı yeşim taşından koskoc…
"Altının altıncısıydı o. Neydi tüm bu yaşadıkları Tanrı aşkına? Bir düş müydü zihninin kuytularında yıllardır gerçekleşmeyi bekleyen, yoksa bir demet korku muydu kalbinde sinsice kök salmış olan? Otuz adım saydı kuzeye doğru. Sonra elindeki küreği hoyratça salladı toprağın yüzeyine. Güneş tam tepesinde parlıyordu. Her vuruşunda kürekten bir çığlık sesi yükseldi havaya. Çın, çın, çın... Bu sesle daha bir kuvvetle aşka geldi adam, imana geldi, heyecana kapıldı ve biraz da korkuya düştü belki. altı kürek dolusu toprak attıktan sonra alnınd…
Sosyal Medya