Yalnız Bir Adam


 Nehrin kenarında durdum. Neyse ki etrafta kimsecikler yoktu. Bu güne kadar geçtiğim yollara şöyle bir bakıyorum da, benim etrafımda zaten hiçbir zaman kimsecikler olmadı ki. Aslında zaman zaman birileri oldu. Dolandırıcılardan kurtardığım kasaba sakinleri, Daltonların peşinden Kanada’dan tutun da Meksika’ya kadar yollamadık ülke bırakmayan senatörler, valiler, iki tane hırsızı zapt etmeyi beceremeyen yarım akıllı hapishane müdürleri… Gerçi hepsi işleri olana kadar. Bunca sene “Sana ihtiyacımız var Red” diyen adamların bir kere çıkıp da “Bir şeye ihtiyacın var mı Red?” diye sorduğunu duydunuz mu? Ya da bir macera da yardım ettiğim bir adamın başka bir macerada karşıma çıkıp da “Sana geçen sefer teşekkür edememiştim, sağol Red” dediğine şahit oldunuz mu? İşte o kadar yalnız ve bir o kadar vefasız bir hayat sürdüm ben.
    Burada yazılanlara ister vasiyetname deyin isterseniz itirafname. İsterseniz yalnızlıktan delirmiş bi adamın saçmalaması, siz bilirsiniz. Açıkçası şu dakikadan sonra çok da umurumda değil. Sadece giderken şimdiye kadar dikkat etmediğiniz, daha da kötüsü dikkat etmeye lüzum görmediğiniz birkaç ayrıntıyı yüzünüze vurmak istiyorum.
    Yıllarca “bu adam neden bir başınadır neden sadece Düldül’le yarenlik eder” diye sormak yerine “atını seven kovboy” diye dalga geçmeyi seçtiniz. Tüm ciddiyetimle bara girip barmenden limonata istememe gülerken çok merak ediyorum hiç düşündünüz mü cebimde bira içmeye param var mıydı diye? 

    Yıllarca aklıma gelen her şekilde eksikliklerimi (gerek maddi gerekse manevi) ne zaman belli etmeye çalışsam siz beni makaraya sardınız. Üstümden çıkarmadığım sarı gömleğe bakıp beni zevksizlikle suçlarken "Al bir de şunu dene" diyeniniz hiç olmadı. Yargılamak kolaydı tabi, yardımcı olmaktı zor olan. Siz kolayı seçtiniz. Yersiz yurtsuz bir kovboy olmam çok hoşunuza gidiyordu biliyorum ama bir de bana sorun bakalım ben halimden memnun muydum?
    Etrafınıza bir bakın. Bakın da benim kadar okuru tarafından haksızlığa uğramış bir kahraman daha var mı gösterin. Önüne gelenden dayak yiyen, attığı on mermiden en az yarısı boşa giden Ken Parker’e bile methiyeler düzerken benim her şeyime kahkahalarla güldünüz. Hatta bazen ağzınız yetmedi başka yerinizle güldünüz. Hep güldünüz. İnsanlara küskünlüğümden bir sevgilim bile olmadı. Gelgelelim bunu da iğrenç espri anlayışınıza alet edip türlü şekillerde yorumladınız. Ya hadi hepsini geçtim her kahramanın yanında asil bir köpek olurken, çizgi roman tarihinin belki de en salak köpeğini bana layık gördüler ona bile ses etmediniz. Siz var ya siz, bir gün olsun bile kendinizi benim yerime koymayı denemeden, sırf siz böyle mutlusunuz diye benim adıma halimden memnun olduğuma kanaat getirdiniz. Bencilsiniz, önyargılısınız ve vefasızsınız. Ve beni sevdiğini, ölümüme üzüleceklerini söyleyenler, yalancısınız! Eminim onda da alay edilecek bir şey bulursunuz.
    Yine de ölümümden kimse sorumlu değildir. Kalbim kırık olsa bile intiharımın suçunu başkasının üstüne atacak kadar alçalmadım henüz. Eğer yukarıda bahsettiğim konular (neden arkadaşım, sevgilim yok; ayda ne kadar kazanırım, anneme babama ne oldu, ilk kimle öpüştüm, kimle seviştim vs.) hakkında daha detaylı açıklama bekleyen var ise şu kadarını söyleyeyim: ben nasıl ki bunca zaman neden hiç sormadınız diyerek ölüyorsam, siz de neden anlatmadı diye merak ederek yaşayın.

    Silahımı Joe Dalton’a bırakıyorum. Eyerimi de yanımda götüreceğime göre başka bırakacak bir mirasım kalmıyor. Eğer beni sudan çıkardığınızda hala işe yarar vaziyetteyse cenaze masraflarımı karşılamak için eyeri satarsınız. Boy ölçülerim ve adıma hazır bir tabut vahşi batıdaki her levazımatçıda olduğundan cenaze işlemleri ile ilgili bir sıkıntı yaşayacağınızı sanmıyorum. Sevgili ve de tek dostum Düldül’ü kimseye bırakmıyorum. Benden zaten yeteri kadar çekti. Bir başka sahibi daha kaldırabileceğini zannetmiyorum. Bırakın kendi başına canı istediği gibi gezsin dolaşsın.   Gidiyorum Vahşi Batı... Ama bu sefer at üstünde gün batımına doğru değil. Boynumda eyerim Missouri nehrinin karanlık sularına doğru. Ve mektubumu size tanıdık gelecek bir cümle ile bitirmek istiyorum. Eminim ki yüzünüzde ben ölüme giderken bile aşağılık bir sırıtma belirecek 
BU MACERANIN SONU



Yorum Gönder

0 Yorumlar