Deniz kabuklarını toplamaktan zevk almak, belki de bir milyoner olarak doğmaktan daha mutlu bir alın yazısıdır.
E.K.O.G. ile katıldığım ilk takas etkinliği sona ermek üzereyken,
masanın üzerinde kalanlar arasından son anda fark edip almıştım bu kitabı. Yazarın
ilgi ile takip ettiğim Rizzoli And Isles serisinin bende eksik olan altıncı
macerası.
Malumunuz tema Amerikanvari polisiye olunca vahşice ve ustaca işlenmiş
bir cinayet kaçınılmaz. Yine öyle; önümüzde kolu bir yerde, bacağı bir yerde,
parçalanmış, işkence görmüş önce bir, sonra birkaç ceset var. Lakin bu kez
katili bulma içinde Jane ve Maura yalnız değil. Şeytan ve şeytani diğer
varlıkların ruhani birer varlık olmak dışında, kanlı, canlı, gerçek yaratıklar
olduğuna ve insanlar arasında elini kolunu sallaya sallaya dolaştığına inanan,
elit, entelektüel ve bir o kadar zengin kimselerden oluşan Mefisto Kulübü
yardım için orada. Fakat bu durum, dünya üzerinde yaşayan şeytani varlıklara
hiçbir şekilde inanmayan Jane için tam bir işkence.
İşte bu nedenle kitap boyu Mephisto (zaten bu isim böyle yazılmalıydı.
Mefisto kimin fikri Allah aşkına?) Kulübü üyelerinin, şeytan neslinin
asırlardır var olduğuna, dünyayı ele geçirmek için fırsat kolladıklarına ve
kendileri gibi seçilmişlerin ömürlerini kötülükle mücadeleye adadıklarına
inanmaları ile Jane Rizzoli’nin çok daha düz ve işe yarar “şeytan diye bir şey
yoktur, bir insanın canına kıyan biri sadece ve sadece hasta ruhlu bir katildir”
anlayışı çatışıyor. Ancak bu çatışma her
iki taraf açısından da öyle sağlam temellere oturtulmuş ki, eğer benim gibi
semavi dinler öncesi medeniyetlere efsanelere biraz olsun meraklıysanız, hangi
tarafı seçeceğinize karar veremiyorsunuz.
Tess Gerritsen’in kurgusal zekasına, sürükleyici anlatımına hayran
kalmamak elde değil. Ayrıca bu kitap için epey araştırma yaptığı da belli
oluyor. Ancak mayosunun arkasına reklam alan boksörler gibi satır aralarına
reklam aldığından şüpheleniyorum. Çünkü “Kadın Dove sabunu ve Breck şampuanı
gibi kokuyordu.” diye bir cümle kurmanın mantıklı başka bir açıklamasını
bulamıyorum.
Unutmadan, karakterlerin diyaloglarının hemen bitimi italik
harflerle, karakterin konuşurken aklından geçenleri ya da aslında demek
istediklerinin eklenmesini son derece yaratıcı, anlatım açısından
zenginleştirici buldum, sevdim, ileride kullanmak üzere not aldım.
Sanırım yazara yönelik tek eleştirim, özellikle yarıya olan kısımda serinin
ilk kitabı olan Cerrah’a aşırı gönderme yapması olabilir. Tamam Warren Hoyt,
çok usta bir katildi, tamam neredeyse Jane’yi öldürüyordu, tamam Jane bu
olaydan çok etkilendi, hatta hala kabuslar görüyor. Tamam bazen ellerindeki
yaralar sızlıyor ama tamam; gerçekten.
Gelgelelim çeviri kurgu ile tamamen ters orantılı olarak felaket, hatta
korkunç. Hani Tess Gerritsen bir gün Türkçe öğrenip şu kitabı okumaya kalksa
yayınevini mahkemeye verir. Martı Yayınları bir yandan, Doğan Kitap bir yandan…
Bu kadının kitaplarının çeviride başına gelenler, öldürülen
kurbanların başına gelmiyor yemin ederim. Böyle bir şey olabilir mi ya?
“Kapalı kilise kapılarının arasından orgcunun “Adetse Fidelis”i çalmaya
başladığını işitti ve şimdiye kadar herkesin yerine oturmuş olduğunu biliyordu.”
Bu bir şey değil. Not almayla baş edemeyeceğimi fark edince vazgeçtim. Mesela
Türkçe’de bile olur olmaz yerde kullanılması sıkıntı olan “valla” kelimesi Türk
işi bir kitaptan çok daha fazla yerde kullanılmış. Düşünsenize “Valla, Bostan
emniyetine güvenebilirsiniz” diyen Amerikalı bir kadın karakterin maceralarını
okuyorsunuz; düşünemiyorsunuz değil mi? Bende…
“Birçok on yılların tozu” olarak
çevrilmiş belirli belirsiz tümlecin üzerinde çok durmuyorum ama muhtemelen
orijinali “artist” olan bir kelimeyi, nasıl “ressam” olarak çevirmeyi
düşünemeyip “sanatçı boyası” diye garip bir kelime bulduğunuza şaşmadan
edemiyorum. Son olarak sayfa 118’de geçen şu diyaloğun sonundaki “Sıcak mıyım?”
sorusunun ne anlama geldiğini, orada ne aradığını 40 kere okumama rağmen
anlayamıyorum. Belki siz anlarsınız diye sayfanın resmini koyuyorum. Anlayan varsa
beri gelsin.
Yine de bu saydığım yönlerini görmezden gelirsek, sürükleyici, keyifli
bir kitap. Ayrıca gerek Peder Daniel Borophy (Martı Yayınları da bunu baba
Daniel diye çeviriyor) ve Antony Sansone, gerekse başka olaylar neden ile
Rizzoli and Isles serisinde mihenk taşı konumunda…
Orijinal Adı: The Mephisto Club
Yayın tarihi: Kasım 2007 (1. Baskı)
Yazar: Tess Gerritsen
İngilizce'den Çeviri: Boğaç Erkan
Ebat: 14 x 23 cm
Sayfa: 322
ISBN: 9789759915223
Goodreads Puanı: 4.01
0 Yorumlar
Yorumlarınız bizim için önemli...