Ölü adamın yüzü dikkat çekici değildi; burnu son derece sıradandı, ağzı sıradandı, çenesi sıradandı. Sokakta yanından geçseniz hemen unutacağınız bir adamdı.
Tess Gerritsen
okumayalı epey olmuştu. Şöyle bir blog arşivine bakıyorum da; neredeyse bir
yıl. En son Diriliş'i okumuşum. Yazarın sadece Rizzoli and Isles serisini takip
ediyorum. Sanırım buna bir son verip diğer kitaplarına da bakmalıyım. Ancak sıralamayı
karıştırmışım. Bir hata yapmadıysam bu macera, kronolojik olarak daha önce
okuduğum Buz Gibi Soğuk'tan sonra, Sona Kalan'dan önce geçiyor. Bu vesile ile bir
liste çıkarırken, serinin okumadığım üç kitabı daha olduğunu fark ettim. En kısa
sürede bu üç kitap da blogda yerini alacak. Tess Gerritsen'in Rizzoli &
Isles serisi 11 kitaptan oluşuyor ve yayınevleri karışık olmakla birlikte şu
sırayı takip ediyor; Cerrah, Çırak, Günahkâr, İkiz Bedenler, Siliniş, Mephisto
Kulübü, Ruh Koleksiyoncusu, Buz Gibi Soğuk, Sessiz Kız, Sona Kalan, Diriliş.
Çoğu Tess Gerritsen
kitabında olduğu gibi, önce asıl hikâyeye etkisi çok sonra ortaya çıkacak, son
derece merak uyandırıcı bir giriş bölümü ile karşılaşıyoruz. Sizi bilmem ama
ben kitabın sonlarında doğru bu bölümü bir daha okuyup, bırakılan ipuçlarını
bir daha gözden geçiriyorum.
Çin Mahallesi'nde
bir sokakta önce kesik bir el, sonra sokaktaki bir binanın tepesinde ise elin
ait olduğu bir kadın cesedi bulunur. Tüm işaretler aynı mahallede yıllar önce
yapılan bir katliamı işaret etse de, bu dosya Boston polisi için çoktan
kapanmıştır. Ancak katliamda ölenlerin yakınlarından biri aynı fikirde
değildir. Rizzoli gerçeğin peşindeyken bir yandan hayaletler, bir yandan da Çin
efsaneleri ile mücadele etmek zorundadır.
Kitap kesinlikle
müthiş bir polisiye. Hani şu "elinizden bırakamayacaksınız" dedikleri
türden. Serinin pek çok kitabının aksine bu kez Dedektif Jane Rizzoli'nin
etrafında kurgulanmış. İç içe geçmiş ama son derece rahat kavranan kurgusu ile
kesinlikle sürükleyici.
Bize atalarımızdan kalan, üstüne titrediğimiz kutsal emanetlerin hemen hepsi sahtedir.
Kitabın bir yerinde,
Amerikan polisiyelerinde (kitap/dizi/film) benzerlerine sık sık rastlanan, beni
her zaman hayretler içerisinde bırakan bir detay var. Kahramanlarımız boğazının
kesici bir aletle kesildiğinden şüphelendikleri bir cesedin boynundan, malum
kesici alete ait olabileceğini düşündükleri bir metal parçası bulurlar. (hem de
milimetrik ölçülerde) Çekici dedektifimiz Jane Rizzoli ağzımı açık
bırakan şu tepkiyi verir: "Yani metali analiz edebiliriz, o bıçağın
imalatçısını bulabiliriz."
Yahu, nasıl bir
dünya, nasıl bir ülke orası? Ne tür bir teknolojiye sahipsiniz? Öyle bir
ortamda polislik yapmaktan kolay ne var? Bundan bir sonrası adamı diriltip,
'seni kim öldürdü' diye sormak zaten. Tamam, biz kısmen üçüncü dünya ülkesiyiz,
bazı şeylerden mahrumuz ama bir milletin yokluğuna bu kadar da hakaret edilmez
ki! Lafa bak. Bıçağın parçasından imalatçısını bulacaklarmış. İmalatçıda da o
bıçağın kime satıldığının kaydı vardır. Hooop… Acar dedektif Rizzoli katili
yakaladı. Yakalar tabi. Biz de olsa bırak milimetrik parçayı, bıçağın kendisini
cesede saplayıp bıraksalar, ulaşacağın tek bilgi Made in P.R.C. olur; oradan da
Aliexpress'e mail atarsın. Lakin onların da gülmekten vakit bulup, cevap
yazabileceklerini hiç düşünmüyorum.
Kesinlikle diğer
yayın evlerine göre (bu seri açısından) çok daha iyi bir iş çıkaran Doğan
Kitap'ın kapak tasarımı etkileyici. Dost Körpe'nin çevirisi muazzam. Çeşitli ortamlarda
'Tess Gerritsen'in en iyi romanlarından biri' olarak bahsedilen Sessiz Kız,
kesinlikle bu övgüyü hak ediyor.
Not: Bu arada o
milimetrik parçadan hiçbir şeye ulaşamadılar. İçiniz rahat olsun.
Orijinal Adı: The Slient Girl
Yayın tarihi: Ekim 2015 (9. Baskı)
Yazar: Tess Gerritsen
İngilizce'den Çeviri: Dost Körpe
Ebat: 14 x 23 cm
Sayfa: 280
ISBN: 9786050916317
Goodreads Puanı: 4.12
0 Yorumlar
Yorumlarınız bizim için önemli...