Bir Ses Böler Geceyi

“Evet dedim. İçimde ne tedirginlik vardı, ne korku, yalnızca tuhaf bir heyecan duyuyordum. Nasıl olsa Mehmet ölmüştü, bir kere daha onun vurulduğu haberini veremezlerdi ya”

Kendi kendime işkence seanslarım devam ediyor. Bir Ahmet Ümit kitabı ile daha karşınızdayım. Daha 9 tane Ahmet Ümit kitabım var. Allah'ım sen bana yardım et.

Kitap her Ahmet Ümit kitabı gibi son derece ilginç ve heyecanlı başlıyor, beklenti yaratıyor. Ki yazarın en büyük yeteneği de bu bence. Bu sefer güzel bir şeyler yazdığına inandırıyor bizi. Her zaman olduğu gibi yine kendime "oğlum, bok yeme, ön yargıyı bırak, adam koskoca bir yazar, kitabın tadını çıkar" diyerek başlıyorum kitaba. Sonuç, hatta ne sonucu 30. sayfadan sonra yine bana hüsran, bana yine esmer günler... 

Yazar bu sefer hem Alevi'leri, hem de 80'lerin mağdurlarını aynı potada eriterek, aynı anda iki kanayan birden parmak basmış. Bunun bir tık yukarısı Mahsun Kırmızıgül filmi zaten. 

Neyse, eski solculardan Süha, gece vakti kaza yapınca bir köye sığınır. Köy Alevi köyüdür ve o gece tüm köy ahalisi her yıl hesaplaşmak, helalleşmek için yaptıkları bir cem toplantısındadır. Gizlice toplantıyı seyre koyulan Süha (meğersem Süha'da alevi imiş ama herkeslerden saklarmış), toplantıyı seyrederken gördüğü manzaraları geçmişi ile ilişkilendirip hayallere dalar. 

Burada hikâye ikiye ayrılıyor. İlki toplantıda yaşananlar, konuşulanlarken, diğeri toplantıyı seyreden Süha'nın hatıraları. Toplantı kısmı hem ilgi çekici, hem de alevi kültürü hakkında bilgilendirici iken hatıra kısmı -bu benzetmeyi hep yapıyorum- ödev arasına kakalanan maç özeti kıvamında. Çoğu yerde sırf sayfa sayısını arttırmak için (kitap 130 sayfa) için yazıldığı bariz belli. Hatta bir ara Süha'nın anıları canlanırken, eskiden gittiği bir yemeği hatırlıyor ve yemeği anlatmaya başlıyor, derken yemekteki Süha, ağzına maydanoz atınca bu sefer çocukluluk anıları canlanıyor ve bir seviye daha hatıra katmanına iniyoruz. Bir nevi Inception yani. Süha’da Dicaprio...

İçeriğini sevmesem de Ahmet Ümit kitaplarını basım olarak klas bulurum. Ama bu şimdiye kadar gördüğüm en kötü kapağa sahip Ahmet Ümit kitabı. Doğan Kitabın yazara özel kitap tasarımına bu sefer çok kötü bir resim eşlik etmiş. (tema olarak değil, çizim olarak) Onun dışında yukarıda bahsettiklerimin yanında, kör gözüm parmağına sosyal mesaj kaygıları, içerden çıkmış, nerde o bizim eski devrimciler tadındaki, yalnız, yıkık, ezik solcu klişesi, “oha, bu da ne şimdi” dedirten, kitabın her yeri ile alakasız bir sevişme sahnesi ve hiç bir yere varmayan finaliyle kötü bir kitap. Ben bunu “kitap yazdım yayınlar mısınız” diye bir yayınevine götürsem şayet, bırakın yayınlamayı, çok affedersiniz dürüm yapıp sindirim sistemime dahil ederler. Diyeceğim o ki ahali kıymetimi bilin, sözüme de güvenin, ilişmeyin.

Kitabının özeti, kitabı nasıl, iyi midir, okumalı mıyım, tavsiye, öneri, indir, konusu ne, kim yazmış çok satanlar mutlaka oku kim yazdı kitap roman alevi kültürü, cem evi, Ahmet ümit, polisiye gerilim

Yorum Gönder

0 Yorumlar