Bağlantı Problemi Olan Erkeklerin Hikâyesi; KOPUKLUK


Mete beni arayıp “Abi sonunda benim de kitabım çıkıyor” dediğinde sanırım birkaç yıl önceydi. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama hatırladığım kadarıyla bir pandemi, onun üzerinde doğal afet,  birkaç savaş ve dahi uzaylı saldırısı olduğuna dair haberler gördük ama kitabı bir türlü elimizde göremedik. Hatta inanmayacaksınız ama muhalefet lideri değişti, kitabın yayın durumunda bir değişiklik olmadı. Biz “kitap ya hükümet değişiklini bekliyorsa” diye umudumuzu 2058’lere ertelemişken en sonunda müjdeli haber geldi ve Mete Güner’in ilk kitabı Kopukluk okuruyla buluştu.

Mete Güner her ne kadar Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi elektrik Öğretmenliği bölümünden mezunsa da bildiğim kadarıyla mesleğini hiç yapmadı. Eğer yapsaydı elektrik kısmından emin olamasam da öğretmenlik sıfatını layıkıyla taşıyacağından emindim. Ama hiç fırsatı olmadı. Çizgi roman okuduk uzun bir süre; hala okuyoruz ama pek çaktırmıyoruz artık. İnsanlara bunun çocuk işi olmadığını, aksine bunun kurgu yazarlığına geçiş için mükemmel bir başlangıç, hayal dünyası ile gerçek dünyayı birbirine bağlayan boyutlar arası bir kapı olduğunu anlatmaya yorulduk. Yahu tarih öncesi buluntularda mağara duvarlarına çizilen resimlere bir bakın. Ne şiir, ne roman ne başka bir şey… Hayatta olan biteni anlatmanın en eski yoludur çizgi roman ama kime anlatacaksın?

Ben bu hususta çok doluyum, daha onlarca argümanla çizgi romanı “Shakespeare” eserleri ile kıyaslar ve galip gelirim ama konumuz bu değil. Sahi, konumuz neydi. Ha tamam Kopukluk? Kitabın adından mı yoksa öykülerdeki karakterlerin huyları üzerimize yapıştığımızdan mıdır bilemedim, kopuyoruz işte asıl konudan. 

 

 Mete’nin kitabı 12 farklı öyküden oluşuyor. Öykülerin, temelde birbiri ile kopuk olsa da sona geldiğinizde aslında derinlerde bir yerlerde birbiri ile aynı izler taşıdığını görebiliyorsunuz. Farklı isimler, farklı meslekler, farklı endişeler... Ama temelde hep yapmak isteyip de yapamadıklarının peşinde giden ya da gittiğini sanan erkekler. Geçmişimizin şimdiye etkisi üzerine derin bir sorgulama. Eminim pek çok kişi “bunun bende ne işi var” diyerek garipsediği bazı davranışlarının sebebini kitabı okuduktan sonra çocukken yaşadığı bir olayda arayacak. Meselemiz sadece erkekler mi? Tabi ki değil, kadınlar da bu sayede partnerlerinin anlamlandıramadıkları hareketlerini aslında çok da anlamlandırmaları gerekmediğini anlayacaklar. Biliyorum saçma gelecek ama gerçekten bu yönüyle de bir nevi ilişki rehberi olabilecek bir kitap. 

Mesela “Kırık Plak” isimli öykü. Benim en beğendiğim öykü olarak işaretlendi. Spoiler vermek istemediğimden içerikten bahsetmeyeceğim ama öyküyü okuyup da “Yok ya ben böyle bir şey yaşamadım” diyen “y” kuşağı beri gelsin. Öyküler pek çok noktada hayal gücünün etkisi ile fantastik kurgu gibi yükselse de belli bir noktada gerçeklerle buluşup yeniden ayakları üzerine basıyor. Her öyküde böyle bir an var ve bu anlardan en az birini mutlaka sizde hayatınızda bir yerlerde yaşadınız. Bu yaşanmışlık hissi finaldeki muğlaklıkla birleşince ister istemez içinizden öyküyü bir kere daha okumak geliyor.

Yukarıda değinmiştim, Mete iyi bir çizgi roman okuru. Gerçi her ne kadar Batman’a hayran olsa da öykülerinde yaşı kırka yaklaşan her çizgi romancının varacağı durak olan Ken Parker, Mister No’dan izler görüyorum. Attığını vuran, vurduğunu deviren, ölümsüzlerin, yenilmezlerin değil, devrilen, yenilen, yeri geldiğinde ağlayan, ağlayacak omuz arayan, sıradan insanların hikâyeleri hep bunlar. 

Birkaç satır da her öykü için ayrı bir illüstrasyon çizen Mert Baran’a gelsin. Gerçekten tebrikler. Öyküyü, kitabı okuyarak bir şeyler çizen çizer sayısı giderek azalırken bu işi hakkıyla yapan birini görmek çok güzel. Kitabı okuyacaklara tavsiyem, illüstrasyonlara öyküyü okuduktan sonra bir kere daha bamaları... Anlatımın derinliğine kesinlikle şaşıracaksınız. 

Asıp kesen, sevdi mi tam seven, sildi mi bir daha yazılamayacak hale getiren erkek egemen, kimsenin ötekininkini beğenmeyip müstakilen kendi erkeklik kitabını yazdığı bir dünyada hala basit değerlerin de var olduğunu bilip buna gören yaşayan harbi adamların hikâyelerini merak eden kaldıysa eğer aranızda, sevgili Mete Güner’in Kopukluk’unun tadı damağınızda kalacak… 







Yorum Gönder

0 Yorumlar