İnsanlar, canavar ve canavar hikâyeleri uydurmayı severler. Bunu yaptıkları zaman kendi canavarlıklarını görmezler. İçkinin dibine vurduklarında, sahtekarlık, hırsızlık yaptıklarında, karılarını kayışla dövdüklerinde, yaşlı büyükannelerini aç bıraktıklarında, tuzağa düşmüş bir tilkiyi gübre yabasıyla delik deşik ettiklerinde ya da dünyada yaşayan son tekboynuzu ok yağmuruna tuttuklarında gün ağarırken kulübelerin arasında dolanan Bane’nin onlardan daha kötü biri olduğunu düşünmek işlerine gelir. Böylece yüreklerine su serpilir. Yani yaşamak kolaylaşır.
The Witcher, bilgisayar oyunları
ile arası benden daha iyi olanların muhtemelen çok daha yakından tanıdığı bir
karakter. Maalesef benim mouse yardımı ile oynana oyunlara aram hiçbir zaman
iyi olmadı. Bu bloğun yazarı çocukluğunun sınırlarını 90’lı yıllarla çizmiş ve
çeşitli nedenler yüzünden o yıllarda yapamadığı şeyleri gerçekleştirmeden yeni eğlencelere
geçmemeye ant içmiş biri. Ben sağ sol tuşlarının, atari kollarının adamıyım. Bilgisayarımda
hala Mame emülatörü kurulu ve kendimi indirmek zorunda hissettiğim binlerce rom
var. Kısaca evin için hala “yu vin pörfek” nidalarıyla çınlıyor.
Bu kitabı bana geçenlerde
arkadaşım Güneş getirdi. Üç günde bir okumadın mı diye sorup duruyor. Aslını sorarsanız,
kitabı nasıl bulduğumdan çok, geri getirecek miyim diye merak ediyor; biliyorum.
Bu nedenle kendisine bu satırlar aracılığıyla her kitap kurdunun ezbere bildiği
bir atasözünü bilmiyorsa öğretmek, biliyorsa tekrar hatırlatmak isterim: “Kitaplığından
kitap veren adam aptaldır, aldığı kitabı geri getiren adam, ondan daha
aptaldır.”
The Witcher, kitap iken pc
oyununa uyarlanmış bir seri. Bu açıdan bir benzeri daha var mı bilmiyorum. Anladığım
kadarıyla bizim Orta Dünya dediğimize benzer bir evrende geçiyor. Elfler, cüceler,
druidler, ejderhalar, strigalar, drakonitler, mantikorlar ve saha onlarca,
faydalı faydasız yaratık cirit atıyor. Hayatını bir Witcher olarak kazanan
Gerald ise cüzi bir ücret karşılığı bu yaratıklardan insanlara zarar verenleri
ortadan kaldırıyor.
Genel olarak kitap üzerinde
konuşacak, tartışacak pek bir şey yok. Temposu hızlı, sürükleyici, Gerald’ın
arada bir ettiği beylik lafları saymazsak felsefi derinlikten uzak. Klasik kurt
adam, vampir, ejderha ve onları avlayanları konu alan kitap ve filmlerden
ayrılan bir özelliği yok.
Yazılan ilk Witcher kitabı
olmamakla birlikte, kronolojik olarak en geriden başlayan kitap olması nedeni
ile ülkemizde ilk olarak serinin Son Dilek isimli kitabı basılmış. Anlatım iki
farklı koldan ilerliyor. Bir kolda bir striga avında yaralanan Gerald’ın tedavi
sürecini “Mantığın Sesi” isimli bölümlerle takip ederken, bu bölümlerin
aralarında Gerald’ın maceralarını konu alan bölümler eklenmiş. Son Dilek bu
maceralardan sonuncusu. Gerald’ın başından geçen doğa üstü olaylarda Güzel
Çirkin, Pamuk Prenses ve Alaattin’in Sihirli Lambası gibi masallardan
esinlenilmiş. (Bu gece insan gündüz kirpi olan çocuğun masalını tam
çıkaramadım) saydığım masallar Witcher evrenine uyarlanmış.
Orijinali Lehçe olan kitap,
önsözde bahsedilen zorunluluklar nedeni ile Almanca kopyalarından çevrilmiş. Kapakta
bir ejderha ile çarpışan Gerald tasvir edilmişse de kitabı okurken benim
kafamda canlanan Gerald, internette bulduğum şu resme daha çok benziyordu. Baskı
ve çeviriyi beğendim. Birkaç küçük kelime hatası dışında göze batan bir sıkıntı
yoktu.
Dedim ya, temposu hızlı. Arka kapak yazıları her ne kadar yine "yok artık" dedirtse de üzerinde
kafa yoracağınız, durup düşüneceğiz bir anlatım barındırmadığından, 400 sayfalık
kitap 3-4 gün içinde bitti. Yolculular ve otel odaları için ideal. Lakin, eğer
devamı çıkarsa, kendi adıma devam edeceğim bir seri değil. Anca Güneş devam
eder de okumam için bana getirirse o başka.
Yayın tarihi: Kasım 2016 (1. Baskı)
Yazar: Andrzej Sapkowsi
Almanca'dan Çeviri: Regaip Minareci
Ebat: 13,5 x 21 cm
Sayfa: 400
ISBN: 9786052990186
Goodreads Puanı: 4.2
3 Yorumlar
Hocam şimdi burada baskı 1 diyor ama internette 6 tane daha kitap var diye gözüküyor https://en.wikipedia.org/wiki/The_Last_Wish_(book)
YanıtlaSilAcaba bi cevap yazar mısın kitabı satın alacağım fakat direk sondan başlamak istemiyorum.
Merhaba;
SilYorumumda da belirttiğim gibi "Yazılan ilk Witcher kitabı olmamakla birlikte, kronolojik olarak en geriden başlayan kitap olması nedeni ile ülkemizde ilk olarak serinin Son Dilek isimli kitabı basılmış."
Yani, Türkçe olarak takip edecekseniz ilk (hatta şu an tek, serinin şimdilik başka basılan kitabı yok) kitap bu. Ancak gönderdiğiniz link yabancı edisyon sırasını gösteriyor ve muhtemelen orijinal yayın sırası oradaki. Seçim sizin.
Anladım.Teşekkürler :)
SilYorumlarınız bizim için önemli...