Bir İmparatorluğun Ölümü

Cumhuriyet Gazetesinin okurlarına armağanı olan bu 143 sayfalık kitabı okumam neredeyse 1,5 ay sürdü. Kitaplığıma nereden geldi bilmiyorum. Bugüne kadar bir sayfa Cumhuriyet Gazetesi okumuş değilim. Nedendir bilmem aynı görüşe sahip bile olsam, "kör gözüm parmağına" mantığı ile göstere göstere ideolojisini savunan yayınları sevmiyorum. Zeka pırıltısı içeren, subliminal mesajlar veren şeyler daha hoşuma gidiyor. Neyse konumuz Cumhuriyet Yayınları değil. Onların hediyesi bu kitap. Dediğim gibi sadece 143 sayfa ama son okuduğum kitabın yorum tarihine bakıyorum da neredeyse bir ay geçmiş. Bunun en büyük sebebi kardeşimden ödünç aldığım PS 3 olmakla beraber çevirinin kötülüğü de diğer bir etken. 

Bir kitabı okurken, bir taraftan da bloğumdaki eleştrinin ana hatlarını şekillendiririm. Açıkçası bu kitabı okurken ki planımda eleştirimin temelini çeviri için yaptığım geyik oluşturacaktı. Ama notlarımın arasında çevirmenin adı olan "Server Tanilli" ismini gören karımın sen "Sen Server Tanilli'yi eleştirecek kadar oldun mu?" uyarısı üzerine çevirmen hakkında küçük bir araştırma yaptım ve karım sayesinde rezil olmaktan kurtuldum.  İsmi almış yürümüş, anayasa hukuk profesörü olan (bir ihtimal kitabın yazanlardan daha donanımlı) Server Tanilli hakkında koskoca internet mecraasında ilk ve tek olumsuz yoruma yapacak adam olmaya cesaret edemedim. Benim cehaletimdir, çeviri konusunda bir usulün adıdır diyorum bu saatten sonra. Ama hak verirsiniz ki üstüne bu kadar konuştuktan sonra bunun nedenini göstermek zorundayım sanırım. Bu nedenle aşağıda kitaptan iki paragrafı yorumsuz olarak paylaşıyorum. (sanki yukarıdakiler yorum değilmiş gibi). Son bir not; üç bölümlük kitabın ikinci bölümünden itibaren çeviride ciddi şekilde bir değişiklik gözlemleniyor.

"Son olarak, İttihat ve Terakki Komitesi, Makedonya'da iyiden iyiye kök salmış olsa da, ağını Anadolu'ya yayamamıştı pek ve İstanbul'da sağlam bir örgüt yoktu elinde ve hareketin yöneticileri hemen hemen birer meçhul idiler orada." (Sayfa 8)

"Anayasa, kabineyi bizzat kendisinin oluşturması hakkını veriyordu sadrazama; sonra da sultanın iradesine sunması gerekiyordu sadrazamın bunu" (Sayfa 10)

Kitabın kendisine gelince; kitap Umutlar ve Düş Kırıklıkları (1908-1912), İmparatorluk Savaşta (1912 - 1918) ve Bir Dünyanın Sonu olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Jöntürkler'in ortaya çıkışından başlayarak Osmanlı'nın 1908-1923 yıllar arasında geçen zamandaki siyasal yaşamı konu almış. Daha o tarihlerden İttihat ve Terakki Partisinin İslamiyet'i parti çıkarlarına alet etmesi, iaşe dağıtımının başında duranların devlet hazinesini kendi hazinelerine aktarması, tek partili iktidarın güzel başlayıp, kısa sürede kendi diktasını ilan etmesi gibi benzerliklere bakarak, politik kokuşmuşluğun DNA'mıza kodlandığını söyleyebilirim. Soykırım iddialarına "yoktur" diye yorumda bulunmuşlarsa da (ki benim de görüşüm bu yönde) bence kitabın objektifliğinde ve akademik değerinde (hiç haddim değil biliyorum, affedin) sıkıntı var.  Zira Osmanlı Tarihi ve Türk Dili ve Edebiyatı ve Uygarlıkları konusunda uzman olan yazarlar 143 sayfa boyunca sadece 4 yerde başka kitaplara referans vermişler ve bu kitapların hepsi 1980 yılından sonrasına ait. Bu açıdan bakınca objektifliğini değerlendirebilmek için başka kitaplarda okumak gerek gibime geliyor. 

Benzer türde bir kaç kitapta daha gördüğüm gibi eflatun tonlarına bezeli, dönem fotoğrafları ile süslü kapağı ile birlikte, Osmanlı Tarihi meraklılarına bir şey vermekten uzak olan kitap en fazla bir lise öğrencisinin dönem ödevi hazırlarken faydalanabileceği türden. 

Yorum Gönder

0 Yorumlar