Talaytaytan


"Eğer birisini koşulsuz seversen, art niyetsiz, saf, hatta zamansız - mekansız, annen gibi, evladın gibi... Hiç kuşkun olmasın, bir gün sevgin, sevdiğini koluna takar sana getirir."

Kitap Ocak ayında yayınladı. Enteresan geçen sancılı bir sipariş sürecinden sonra bir anda elimde aynı kitaptan beş adet olunca ben de dört tanesini sağa sola hediye ettim.

Kitaba ismini veren  karakter isminde, yazar yine Türkçe kelime kalıpları ile oynayarak yeni bir isim türetmiş. Talay Han'ın Türk, Moğol ve Altay mitolojisinde Okyanus Tanrısı olduğunu biliyorum. Bu açıdan yazarın öz kökenimize ait isimler seçmesini takdir ediyor, hatta kendime örnek alıyorum. Yine de bu kadar oynanmaması gerektiğini düşünüyorum. Bence "Talay" gayet yeterliydi.  Ancak yazar bu tutumundan taviz verecek gibi değil. Takdir kendisinin...

Neyse karakterimizin adı Talaytay. Daha sonradan karakterinin benzerliği nedeniyle şeytan isminin -tan eki eklenerek Talaytaytan lakabını almış. Doğuştan gelen bir kazanımla, saf kötülükten yoğrulmuş olarak dünyaya gelmiş. Doğduğu günden bu yana ailesi ile yıldızı bir türlü barışmamış, hem sosyopat hem de pyromanyak, 19 yaşında bir delikanlı. Bu yaşına kadar kimseyi takmadan, sevgi görmeden, sevgi göstermeden büyüyen Talaytay'ın hayatı, kendisinden hamile kalmak istediğini söyleyen Tennure ile değişir. Tennure son derece çirkin bir kadın olmasına rağmen, içindeki kötülük, hırs, özgüven gibi özellikleri Talaytaytan'ı etkiler. 

Kitap korkunç bir trajedi ile başlıyor. Son derece etkileyici. Ardından yazarın adını görmesem bile bunu Mehmet Mollaosmanoğlu yazmış diyebileceğim kadar tanıdık yazarın kendine has dili dikkat çekiyor. Sıkça kullanılan tevettür, tekamül gibi kelimelerin yanı sıra mühimsemek, alakalanmak gibi kelimeler kullanılmış.  Yine diğer kitaplarında da rastlanan, dünya üzerinde bilinmeyen/az bilinen medeniyetler, kadim sırlar, dinler üstü mistik öğeler ile ilgili kavramlara yer verilmiş. Bu nokta da bazen yazarın kitabının satması, daha fazla okur kazanmak, daha çok tanınan bir yazar olmak kaygısını hiç gütmeden sadece kendi birikimini insanlara aktarmak için bu yolu seçen bir derviş ya da onun gibi bir şey olduğunu düşünüyorum. Aslında dervişlikle ilgili bir problemim yok ama bahsettiğim farsça gibi duran kelimeleri keşke kullanmasa diyorum. Karakterle isim verirken Türkçe'nin sınırlarını dibine kadar zorlarken anlatımın bu şekilde olması tezat oluşturuyor. Çoğu insanın günlük kullanımda çok az -neredeyse hiç- kullanmadığı kelimeler okumayı zorlaştırıyor. Ha bir de yine aynı şekilde benzetmelerde Filipin Tersieri, peppino meyvesi gibi ülkemiz dışından örneklere yer verilmesi garibime gidiyor. Mesela Filipin Tersierine benzetilen birinin güzel mi çirkin mi olduğuna dair kafamda ilk anda bir fikir oluşmuyor. (Not: Şu an google görsellerden baktım, bakmaz olaydım. Aslı Filipin Tarsieri imiş ve evet o kadın çok çirkinmiş. Tövbe yarabbim bu ne?) Hepsi bir tarafa diğer kitapları Azerice, Boşnakça, Sırpça ve Latin Amerika dillerine çeviren/çevirecek olan çevirmenlere acıyorum. Şili'de tekamül yerine hangi kelime kullanılıyor çok merak ediyorum.

Kitap kurgu olarak bir Atahunalp Urumgalatlı'nın Amel Defteri değil, nispeten daha hafif, daha rahat algılanabilir bir alt yapı üstüne kurulu. Fakat macera dozu biraz düşük. Zira tüm bilgilerin ortaya serilmesi ile kitabın finali arasında çok az bir mesafe var. Öte yandan kitabın neredeyse her sayfasında alıntı olarak kullanabileceğiniz, sosyal medya da paylaşabileceğiniz bir söz öbeği mevcut. Yazarın diğer kitaplarından bir ayrıcalığı da, en fazla argo, küfür içeren kitabı olması. 

Kitabın bir yerinde 1957 yılına ait bir olayda delillerin diskte saklanması kurgunun tek falsosu olmuş. (Gerçi Mehmet abi daha sonra ilgili açıklamayı yapacaktır) Zira ilk disketin icadının 1960 yılların sonunda olduğunu, ticari olarak 1971 yılında üretilmeye başlandığını yine internetten öğreniyoruz. Öte yandan aynı bölümde karakterlerden birinin elinde telefon tapelerinin olduğunu iddiası üzerine diğerinin "montaj bunlar" diyerek reddetmesi ilginç olmuş. Tesadüf müdür, kasıtlı bir gönderme midir bilemedim. Benzer şekilde ilerleyen bölümlerde Bahailer için "paralel" benzetmesi kasıtlı ihtimalini güçlendiriyor. 

Doğru görüyorsam kapakta gerçek bir insan silueti kullanılmış. Kitaptaki Talaytaytan, bu kadar yakışıklı tasvir edilmişken, her okurun kafasından farklı bir sima oluşacaktır. Ve bence bunların çok azı kitaptaki kişi ile benzeşecektir. Profil Kitap'ın hala bir çözüm getiremediği yazım yanlışları devam etse de, baskı yine çok güzel. Kitap üstünde kullanılan yazı karakteri oldukça başarılı. Kitabın sırt kısmında ön sayfanın görseli kısmen kullanılmış. Umarım her kitap kapağında bu uygulanır. Kurgu olarak Çark ve Atahunalp Urumgalatlı'nın Amel Defteri kadar komplike olmasa da okuma kolaylığı olarak ikisinin de üzerinde. Yerli fantastik kurguya şans tanımak isteyenler için önerilir.  

Kitabının özeti, kitabı nasıl, iyi midir, okumalı mıyım, tavsiye, öneri, indir, konusu ne, kim yazmış çok satanlar mutlaka oku kim yazdı kitap roman öykü, Talaytaytan, Mehmet Mollaosmanoğlu


Yorum Gönder

0 Yorumlar