Kutsal Adalet


"Kan, feyyaz bir pınar gibi fışkırdı kurbanın şah damarından. Sıcacık bir pidenin körpe dumanı kabilinden belli belirsiz bir buğu yükseldi semaya, gırtlaktaki hırıltı mühür niyetine son söz oldu. Bedenin nafile çırpınışları yaşamı tutmaya yetmedi"

Aslında alışveriş listemde olmamasına rağmen etiket fiyatının 4 TL olduğunu öğrenince almamazlık edemedim, aldım okudum. İyi de yapmışım. Adından da anlaşılacağı üzere yazılı adaletin yetersiz kaldığı ya da kötü maksatlı kullanıldığı bir hayatta geçiyor. Ama durun hemen korkmayın, bu bir Samanyolu TV dizisi senaryosu değil. Kanunu sağlayanlar ak sakallı dedeler, evliyalar falan değil, Isparta'nın nasıl kurulduğunu anlatan Gelincik Ana Efsanesi'nin kahramanları. Bu yönü ile mitolojik bir hikaye güncel hayata sağlam bir şekilde uyarlanmış diyebilirim.

Macera, hırslı, paragöz ve elbetteki acımasız avukatımız Emine'nin bir sabah yanında bir cesetle uyanmasıyla başlıyor. Sonrasında bir yıl geriye gidip bugüne neden olan olayları okumaya başlıyoruz. Şimdiki zaman ile geri dönüşler arasındaki geçişler güzel. Bazı kitaplarda karşılaştığımız, "Yahu şimdi geçmişte miyiz, şimdiki zamanda mı" sorusu aklınızı kurcalamıyor. Neyse, Emine'nin başını beladan kurtarması için geçmişte yaktığı canların kefaretini ödemesi gerekmektedir. (Bakın bu yönü ile biraz "Noel Gecesi Hayaleti" havası aldım)

Kitabın ilk bölümlerinde bilindik bir fıkrayı karakterin başına gelmiş bir olay gibi anlatınca ne yalan söyliyeyim hem şaşırdım, hem de kitabın devamı açısından korktum. Neyseki korktuğum gibi olmadı. Devamında sürükleyici, her sayfası merak uyandırıcı bir kitap buldum. İlk başta Tayfun Deste'nin kızının bilgisayarını haczettiği için saçını başını yolmak istesem de sonra sakinleştim ama Emine'yi affettim mi, diye sorarsanız hayır derim. Zira yazar Emine'nin fettanlıklarını öyle bir işlemiş ki şahsen benim saçından tutup yerlerde sürükleyesim geldi. Bak kitap gitti, olan oldu, sinirim hala geçmedi.


Detaylardan anlaşıldığı kadarıyla bir kaç küçük aksaklık dışında kısmen hukuki olayların anlatıldığı kitap için sağlam bir adliye atmosferi koklanmış. İşin ilginci icra hukukunun, kitabın bir çok yerinde sitem edilen ve en son bölümde üstüne basa basa anlatılan şekilde güncellenmiş olması (kısmen tabi)aklıma "acaba bu kitabı Adalet Bakanlığından birileri okumuş olabilir mi?" sorusunu getiriyor.
Okuma hızını yavaşlatmamasına ve sürükleyiciliği etkilememesine rağmen kitap son bölümlere girildikçe ağırlaşıyor. Karakterlerin "nedenlerini" anlattıkları kısımlar ve yazarın "ben bu kitapta bunu demek istedim" temalı satırlar biraz yorucu. Hatta ne yalan söyliyeyim son bölümdeki tören konuşması gerçek bir tören konuşmasıymışçasına (Allahını seven bu kelimeyi not alsın) canım sıkıldı. Satırları okurken başka şeylerle ilgilendim, çocuğun anlattıklarını dinlemedim, okumadım.

Yazarın yine her kitabında olduğu gibi bu kitabında da anlamını bilmediğim kelimelerle (gerçi bu kitapta bir tane) karşılaştık. Ama değil mi ki her kitap okuruna bir şeyler öğretir, bir şeyler katar; ben de bu kitabın benim tekamülüme katkısının acibe kelimesini idrakimde bir yerlere sindirmek olduğuna kanaat getirdim. (Ancak şu an bu kelimeleri cümle içinde doğru mu kullandım, emin değilim.) Bir de iki seferdir dikkat ediyorum, yazar insan hareketlerini bir hayvana benzetirken ülkemiz coğrafyasında olmayan hayvanları kullanıyor. Kitaplarında mirketler, buffalolar cirit atıyor. Nedendir bilmiyorum ama soracağım.

Bildiğim kadarıyla artık yayıncılığı bırakan Galata Yayınlarından çıkan kitap 360 Sayfa. Kitap kapağı, diğer kitaplarına nazaran en beğendiğim yazı karakterine sahip. Yine "Onlar bildiğiniz avukat ve yargıçlardn değillerdi" alt başlığının adliyelere atfen daktilo harfleri ile (fontun adını bilmiyorum) yazılması hoş bir detay olmuş. 4 TL'nin çok üzerinde değeri olduğunu gönül rahatlıyla söyleyebileceğim kitap karşılaşıldığı yerde gönül rahatlığıyla alınabilir.













Yorum Gönder

0 Yorumlar