Malumunuz yazar ile
tanışmamız çok eskilere dayanır. Ata Mezarlığı'na yaptığım eleştiriden sonra
aramızda başlayan dostluk (büyük aşklar büyük nefretlerle başlar ya o hesap),
aşağıda göreceğiniz yazarın kendi tasarladığı muhteşem kapak (bu kapak muhabbetine
bi kapakta bana taktı ya neyse) ve bu kitapda Suphi'nin "s" sinin
bile olmadığına söz vermesi aklımı çeldi. Aldım okudum…
Cennet Ayracı’nı okuduktan
sonra kafamda iki ihtimal belirdi. Birincisi Mehmet abi ya kitaplarını
parasıyla başkasına yazdırmaya başladı, ya da kitaplarında bolca bahsettiği
şamanizm, kozmik evren, reiki, taichi, kamasutra derken 12 çakrası birden
açıldı. Zira iki kitabı da yazanın aynı kişi olması pek mümkün görünmüyor.
Dediğine göre Profil
yayınlarından çıkan bu edisyon rötuşlanmış hali. (ilk kitap Goa Yayınlarından
çıkmış) Çok fark var mıdır bilemem. İlk üç dört bölüm Harlem'li bir zencinin
kaleminden çıkıp, Zeki Müren lehçesi ile çevrilmiş gibi. Adını tam koyamadığım,
belki ağdalı, belki soğuk, belki abartılı insana garip gelen bir anlatım...
Gerçi bunun sebebi her zaman Amerikan romanlarında/filmlerinde gördüğümüz
türden olayların Alanya da Türk isimleri ile geçmesi de olabilir. Bilemedim.
Sonra ki bölümlerde ya alıştığımdan ya da anlatım değiştiğinden bu durum
ortadan kalktı.
İlerleyen bölümler
son derece sürükleyici, Şamanizm’den derin devlete, sosyal farklıların
toplumsal yaşama etkisine her şey kıvamında harmanlanmış. Ata Mezarlığındaki
gibi can sıkan gereksiz betimlemeler, mimari planlar, en önemlisi Suphi yok.
Sadece -bence- kitabın genel temasına ters düşen bir kaç Arapça kelime olmamış
diyebilirim. Öyle ki kelime dağarcığıma güvenen ben bile sözlüğe bakmak zorunda
kaldım. Tenakuz, tevettür aklımda kalanlardan bir kaçı. Final bölümüne girişte
"oha bu klişeyi yapış olamaz" derken son anda cidden iyi topladı.
Ahmet Ümit'in ardından "turn
page" nin hakkını veren bir roman iyi geldi.
Son olarak (bunu
yazmazsam çatlarım) bu güne kadar okuduğum 1000'e yakın yerli - yabancı yazar, Amerikan,
İtalyan, Japon çizgi romanı arasında "ninja şirukeni" kelimesini
cümle içinde kullanan bir adam gördüm ya. Ben sana ne diyim abi... Daha da
ölsem gam yemem.
... Göğün mavisi kayaların grisinden daha esmerdi, ürettiği görünmeyen girdaplar bir Ninja şurikeni gibi döne döne saplanıyordu ellere, yüzlere...
Çok ağır bulmadığım
konusu ve anlatımı ile özellikle yolculuklar için ideal diye düşünüyorum. Denk
gelirse alınır, gayet de güzel okunabilir...
0 Yorumlar
Yorumlarınız bizim için önemli...